İlber Ortaylı: Tarihle yüzleşmek kibirdir!
DUVAR – İlber Ortaylı, OTSA’nın (Osmanlı Türkiye Araştırmaları Derneği) Ömer Lütfi Barkan, Halide Edip Adıvar ve Fuad Köprülü’nün isimlerini ırkçılık ve çok Türkçülükle suçlayarak ödüllerden çıkarmasını geleneksel bir Türk davranışı ve şövalye davranışı olarak değerlendirdi. Karar vericilerin bu üç ismi tam olarak tanımadığını belirten Ortaylı, “Hiçbir ülke tarihinde, tarih yazımının ve edebiyatın parçası haline gelmiş isimlerin bu kadar kaba ve bilgisizce değerlendirilmesine tanık olamayız.” o yazdı.
Ortaylı’nın “Tarihle yüzleşmek pervasızlıktır!” Yazısının ilgili kısmı şöyle:
Bu meslektaşlarımızın Ömer Lütfi Bey’in, Halide Edip Hanım’ın veya Fuad Köprülü’nün şahsiyetlerini tam olarak tanıdıkları kanaatinde değiliz.
Ömer Lütfi Bey, Strazburg’da yani Strazburg Üniversitesi Annales Okulu ve Marc Bloch’ta okudu. Barkan sosyolog kökenliydi ama tarih bilgisi olağanüstüydü ve Fuad Köprülü’nün de takdir ettiği gençlerden biriydi. Annales Okulu çerçevesinde iktisat tarihi adı verilen bir disiplini Türkiye’ye getiren ve gençlere bu alanı sevdiren bilim insanıdır. Hepimiz Ömer Lütfi Barkan okuyarak büyüdük. Halide Edip Hanım’dan kastınız şu gibi görünüyor; Irkçı, yıkıcılık veya soykırım gibi suçlamalar varsa, onun kim olduğunu çağdaş kaynaklardan okuyun ve bu tür eylemlere nasıl baktığını görün.
Ne yazık ki, ister ABD’de ister Avrupa’da olsun, milletimiz tarihle yüzleşirken (ki bu çok saçma) Türk usulü Türk tavrından kaçamıyor. Tavır olarak hoş değil, sıradan. Özellikle tarih okuyup bu konuda derinleşmek isteyen gençler; Türkoloji dışındaki Avrupa Tarihi, Eskiçağ Tarihi, Rusya Tarihi gibi alanlara ve Türkiye’nin ihtiyaç duymadığı alanlara yönelmeleri gerekiyor. Avrupa ve ABD’de Türkoloji ile vakit kaybedilmemesi tavsiye edilir.
Şu kadarını söyleyelim; Halide Edip Hanım, Hindistan ve Pakistan’ın yakın tarihinde değerli bir düşünür rolüne sahiptir. Batı edebiyatına yaptığı çevirilerle tanınır. Evde ve çevresinde aldığı eğitimle Türk ve Türk edebiyatını öğrendi. Türkçede açıklık ve saflık hakimdir. Bu bakımdan Türkçe öğrenen yabancılar, 1930’lu, 40’lı ve 50’li yıllarda önce Sinekli Bakkal’ı, ardından Yakup Kadri ve Reşat Nuri’yi okurlardı. Kitapları (Inside India gibi) 1930’lardan bu yana İngiltere’de basılıyor ve hâlâ popüler. Türk edebiyatı bölümündeki kalıcılığını tartışmıyorum bile, İngiliz edebiyatı üzerine yazdığı kısa eserin hala değerli olduğunu düşünüyorum. Halide Edip Hanım, Avrupa ve Asya’da edindiği tecrübeleri ülkemize aktarsa da Türkiye’de sağdan soldan keskin kalemlerin neredeyse ortak saldırısına uğrama ayrıcalığını kazanmıştır. Halide Hanım bu ortak saldırıyla daha da coştu. Bugün de aynı tutumun devam ettiğini görmek şaşırtıcıdır. Ayakta duran bir kalabalık var. Fuad Köprülü ise tartışmaların ötesinde bir kişiliktir. Bu tür isimlerin silinmesini kişisel şöhret arzusuna bağlıyorum. Bunun dürüst bir davranış olmadığına inanıyorum. “Hiçbir ülke tarihinde tarih yazımının ve edebiyatın parçası haline gelmiş isimlerin bu kadar kaba ve cahilce değerlendirilmesine bir daha tanık olamayız.”
(KÜLTÜR VE SANAT HİZMETİ)